19 Ağustos 2013 Pazartesi

Çok Mu Zor ?



Mısır'daki darbe yönetimi halkı hunharca katletmeye devam ediyor. Dünya çapında protestolar da, görmezden gelme de devam ediyor. Bunun herhangi bir tartışması olamaz bence. Orada yapılan bir insanlık suçudur ve tepki gösterilmesi gerekir. Bu konuda şuna inanıyorum ki tepkisini ortaya koymak isteyen bir çok insan tedirgin. Çünkü her zaman karşımıza çıkan iki ucu boklu değnek durumuna sokuldu insanlar. Susarsan darbeci general Sisi yandaşısın, tepki gösterirsen faşist Mursi yandaşı. İnsanların hayatlarını 2 seçenek arasına hapsedip, bir kısır döngü içine sokmaktan ne zaman vazgeçeceğiz. Çok mu zor bu? On yıllardır bu denklemin içinde çırpınıp durmuyor muyuz zaten? Ya sağcısın ya solcu, ya laiksin ya dinci, ya Ergenekoncusun ya AKP'li, ya Gezicisin ya Tayyip'çi. Çok değil şöyle 1-2 dakika bir durup düşünsek yeter aslında. Ne kazandırdı bu bize? Kutuplaşmalar, ayrılıklar, acılar, ölümler vb. vs.

Neyse konuyu çok dağıtmadan asıl anlatmak istediğim mevzuya dönelim. Mısır'daki olayları protesto etmek için, siyaset ve protestonun yasak olduğu futbol sahalarımızda Rabia selamı veren futbolcularımız oldu biliyorsunuz. Buna kesinlikle karşı değilim. Biz nasıl tribünlerde 'Her yer Taksim, her yer direniş' diye özgürce bağırabilmek istiyorsak, bu  insanlar da özgürce Mısır'daki katliamı protesto edebilir. Ve gene sonrasında olduğu gibi, insanlar 'Tamam Mısır'daki ölümleri protesto ediyorsun da, ülkemizde devlet eliyle öldürülen 5 gencimizi de unutmayın' diyebilir. 

Buraya kadar hiçbir sıkıntı yok bence. Zaten asıl istediğimiz bu değil miydi? Herkesin düşüncesini, yaşayışını, tepkisini özgürce ortaya koyabilmesi. Fakat bu karşılıklı reaksiyonlar arasında öyle bir olay oldu ki, yenir yutulur gibi değil. Halk Tv öldürülen 5 gencimiz için yapılan yukarıdaki resme bir ince ayar çekip Medeni Yıldırım'ı resimden çıkardı. Ulusalcı damarları ağır basmış olmalı ki, bir Kürt gencinin ölümünün hesabını sormayı, kendilerine yedirememiş olasalar gerek.

İşte bu yüzden direniş esnasında ben ve benim gibi düşünenlerin kafasında soru işaretleri vardı. Bizleri bütün medya göz ardı ederken sadece Ulusal Kanal ve Halk Tv olayları yayınlıyordu eyvallah. Fakat bu zihniyeti bildiğimiz için tedirgindik. İnsanlar sokaklarda 'Mustafa Kemal'in askerleriyiz' diye bağırdığında, o büyük önderin ismine rağmen kitleler gibi coşkuya kapılamayışımız, bu sloganın altında yatan bu zihniyetten. 

Bu yazıyı okurken herhangi bir ırkın, dilin, dinin savunuculuğunu yaptığımı düşünenler olabilir. Yadırgamam, çünkü toplumumuz en başta da söylediğim gibi, 2 seçenek dışında düşünmemeye programlandı yıllardır. Benim için köken hiçbir anlamı ifade etmese de, Sünni Müslüman, Türk kökenli, Eskişehir'li bir ailede yetişmiş bir birey olarak  öldürülen bir Kürt genci için adalet istemenin de benim görevim olduğunu düşünüyorum. Çünkü bireyi tanımlarken 'insan' kelimesinin ötesindeki bütün sıfatların geçersiz ve gereksiz olduğuna inanıyorum. 

5 Ağustos 2013 Pazartesi

Adil ve Bağımsız Yargı



Bugün itibari ile yıllardır ülkenin gündemini işgal eden Ergenekon Davasının kararları açıklandı. Verilen cezalara baktığımız zaman, ülke tarihinde bu kadar cezanın verildiği başka bir dava olduğunu pek zannetmiyorum. Ve haliyle bu kararlar ardından büyük tartışmalar yaşanacaktır. Özellikle artık neredeyse toplumsal geleneğimiz haline gelen kutuplaşma hali neticesinde taraflar birbirlerine sallamaya başladı bile. Çünkü toplum Ergenekoncular ve AKP'liler olarak ikiye ayrılmış durumda.

Fakat ben bu ülkede benim gibi insanlar da olduğuna inanıyorum. Bu davanın başladığı günden beri bir çok hukuksuzluğa yol açtığına, özel yetkili savcıların hukuk sınırları dışına çıktığına, bir çok insanın haksız yere suçlanmasına inandığım kadar, bu davada adı geçen bir çok insanın da gerçekten cezalandırılması gerektiğine inanıyorum. Cumhuriyet sonrası tarihimize baktığımızda o kadar çok karanlık nokta var ki. Devletin ya da devlette görevli şahısların gerçekleştirdiği suçlar tarihidir Türkiye'nin tarihi. Asker, polis, siyasetçi, iktidar, muhalefet, hangisi aydınlık ve şeffaf bir geçmişten söz edebilir? Sadece Ergenekon değil, öncesinde, sonrasında ve şu anda yaşanan resmi ya da gayri resmi yollarla, devlet kademelerinin müdahil olduğu her suçun, her kirli oyunun ortaya çıkarılması ve cezalandırılması gerektiğine inanıyorum. Ama bırakın suçlama ve cezalandırmayı biz daha geçmişimizle yüzleşmekten bile aciz bir toplumuz. 

Bu açıdan bu tip davaları desteklesem de, bu davanın yürütülüş biçimini asla destekleyemem. İnsanların 5 yıl boyunca tutuklu kaldığı, toplumsal itibarsızlaştırma kampanyalarının yapıldığı, delil ve iddiaların hukukla bağdaşmadığı, haklı bir başlangıç görüntüsünün sonrasında kelle avına dönüşen bir davayı aklı başında ve vicdanı olan hiçbir insan da destekleyemez sanırım. 

Sonuç itibarı ile bu dava, adil olmayan yöntemler ve hukuk dışı uygulamalar sonucunda, benim gibi suçlu olanların cezalandırılması ve devlet mekanizması içindeki bütün pisliklerin ortaya dökülmesi gerektiğine inanan insanlar için dahi inandırıcılığını kaybetmiştir.