Bilenler bilir, Eskişehir bundan
10 sene öncesine kadar tam bir bisiklet şehriydi. Günümüzde her ne kadar
motorlu taşıtlar ve tramvay şehir içi ulaşımın neredeyse tamamını oluştursa da,
eskiden sokaklarda her yaştan insanı bisikletle bir yerden bir yere giderken
görürdünüz. Şimdilerde bu keyifli ulaşım şekli genellikle şehirdeki üniversite
öğrencileri arasında yaygınlığını koruyor.
İşte bu şehirde doğmuş, büyümüş
biri olarak, ilk yolculuk olarak adlandırabileceğim deneyimi ne zaman yaşadığımı düşündüğümde, zihnimde mavi BMX
bisikletim yanıp sönmeye başlıyor. 7-8 yaşlarında falandım sanırım. İlkokula
yeni başladığım zamanlar. Benim dünyanın en güzel varlığı olduğu konusunda en
ufak bir şüphem dahi olmayan mavi bir BMX bisikletim var. Sokaklarda şuursuzca,
düşe kalka bisiklet tepesindeyim. Ve bir haftasonu babamın teklifiyle, o
bisikletle hayatımın ilk yolculuk deneyimini yaşıyorum. Babamın da bir
bisikleti var ama benimkinden çok farklı, kocaman bir şey. ‘Gel bisikletlere
atlayalım, dolaşalım biraz’ cümlesiyle beraber hayatımın ilk yol arkadaşını da
kazanmış oluyorum.
İlk başlarda kısa şehir
turlarından ibaret olan bisiklet turlarımız, zamanla neredeyse her hafta
tekrarlanan bir ritüele dönüşüyor, her seferinde mesafeler uzuyor. Şehrin
sokaklarında, caddelerinde başlayan yolculuğumuzu bir süre sonra şehrin dışına,
civar köylere doğru uzanıyor. Ve işte ilk defa o zaman yolda olma kavramının
farkına varıyorum. Toprak köy yollarında, tarlaların arasında, bazen ağaçların
gölgesinde, bazen bir derenin kenarında ilerlerken sadece bisikletimin
tekerlekleri değil zihnim de muazzam yol katediyor. Babam her ne kadar ona
yetişebilmem için yavaş bir tempo tutturmuş olsa da, kan ter içinde pedalları
çevirirken yüzüme vuran rüzgarın özgürlük hissiyle tanışıyorum. Saatlerce aramızda
dialog geçmeden pedal çevirmek, iletişimin sadece cümlelerden ibaret olmadığını
kazıyor zihnime. Bu suskun yolculuk, yol hakkında bir farkındalık uyandırıyor
içimde. Bir yere varma amacı olmadan yol yapmayla, yolda olma hissiyle
tanışıyorum o küçük yaşımda.
7-8 yaşlarında hayatıma giren
yolda olma hissinin yaşattığı keyifli duygular halen hayatımın önemli zevk
noktalarından biridir. Amaçsızca, şuursuzca,güzergahsız gitmek. Belki de bu
yüzden sevemedim hiç otobüsle,trenle,uçakla yapılan ve bir noktaya varmayı
amaçlayan yolculukları. Ve belkide bu yüzden hiç istemedim etrafımda geveze yol
arkadaşları.