25 Kasım 2013 Pazartesi

BİR ÇOCUK ‘YOLDA’



Bilenler bilir, Eskişehir bundan 10 sene öncesine kadar tam bir bisiklet şehriydi. Günümüzde her ne kadar motorlu taşıtlar ve tramvay şehir içi ulaşımın neredeyse tamamını oluştursa da, eskiden sokaklarda her yaştan insanı bisikletle bir yerden bir yere giderken görürdünüz. Şimdilerde bu keyifli ulaşım şekli genellikle şehirdeki üniversite öğrencileri arasında yaygınlığını koruyor.

İşte bu şehirde doğmuş, büyümüş biri olarak, ilk yolculuk olarak adlandırabileceğim deneyimi ne zaman  yaşadığımı düşündüğümde, zihnimde mavi BMX bisikletim yanıp sönmeye başlıyor. 7-8 yaşlarında falandım sanırım. İlkokula yeni başladığım zamanlar. Benim dünyanın en güzel varlığı olduğu konusunda en ufak bir şüphem dahi olmayan mavi bir BMX bisikletim var. Sokaklarda şuursuzca, düşe kalka bisiklet tepesindeyim. Ve bir haftasonu babamın teklifiyle, o bisikletle hayatımın ilk yolculuk deneyimini yaşıyorum. Babamın da bir bisikleti var ama benimkinden çok farklı, kocaman bir şey. ‘Gel bisikletlere atlayalım, dolaşalım biraz’ cümlesiyle beraber hayatımın ilk yol arkadaşını da kazanmış oluyorum.

İlk başlarda kısa şehir turlarından ibaret olan bisiklet turlarımız, zamanla neredeyse her hafta tekrarlanan bir ritüele dönüşüyor, her seferinde mesafeler uzuyor. Şehrin sokaklarında, caddelerinde başlayan yolculuğumuzu bir süre sonra şehrin dışına, civar köylere doğru uzanıyor. Ve işte ilk defa o zaman yolda olma kavramının farkına varıyorum. Toprak köy yollarında, tarlaların arasında, bazen ağaçların gölgesinde, bazen bir derenin kenarında ilerlerken sadece bisikletimin tekerlekleri değil zihnim de muazzam yol katediyor. Babam her ne kadar ona yetişebilmem için yavaş bir tempo tutturmuş olsa da, kan ter içinde pedalları çevirirken yüzüme vuran rüzgarın özgürlük hissiyle tanışıyorum. Saatlerce aramızda dialog geçmeden pedal çevirmek, iletişimin sadece cümlelerden ibaret olmadığını kazıyor zihnime. Bu suskun yolculuk, yol hakkında bir farkındalık uyandırıyor içimde. Bir yere varma amacı olmadan yol yapmayla, yolda olma hissiyle tanışıyorum o küçük yaşımda.


7-8 yaşlarında hayatıma giren yolda olma hissinin yaşattığı keyifli duygular halen hayatımın önemli zevk noktalarından biridir. Amaçsızca, şuursuzca,güzergahsız gitmek. Belki de bu yüzden sevemedim hiç otobüsle,trenle,uçakla yapılan ve bir noktaya varmayı amaçlayan yolculukları. Ve belkide bu yüzden hiç istemedim etrafımda geveze yol arkadaşları.