18 Haziran 2013 Salı

Hükümet İçin Kaçan Fırsat


Son haftalarda giderek artan protestolar ve direnişlerle Gezi Parkı bütün ülkenin gündemine oturmuş durumda. Nedenleri, gelişimi, etkileri hakkında zaten bir çok şey yazıldı çizildi. Bu yüzden bunları tekrarlamaktansa olaya farklı bir açıdan bakmak istiyorum. 

Bu direnişin gelişimi devam ederken haliyle bir çok oluşum, siyasi grup fayda sağlamaya çalıştı. Ne kadar başarılı oldukları ve bundan pay çıkarmaya kalkmaları ne kadar doğru bu tartışılır. Ama bir diğer açıdan bakıldığında bu direnişten en fazla kâr sağlayabilecek oluşum aslında Akp ve başbakandı. Süreci iyi okuyabilseler ve insanların talep ettikleri saygıyı gösterebilseler, daha öncesinde mesafeli ve tepkili yaklaşan insanların bile takdirini toplayabilirlerdi. Ama başbakan parti tabanından oy kaybetme kaygısıyla, demeçlerinde yumuşamak şöyle dursun dilini gün be gün daha da katılaştırarak süreci yönetmeye çalıştı. Ve her konuşmasında, her mitinginde kullandığı saldırgan üslubun, onu dinleyen insanlar tarafından onaylandığını ve hatta teşvik edildiğini gördükçe yaptığının doğru olduğuna dair inancı pekişti. 

Ülke içindeki tırmanan gerilime ek olarak, uluslararası camiadan gelen sağduyu çağrıları da başbakanı sakinleştirmek yerine daha da agresif bir tutum takınmasına sebep oldu. Yıllarca stratejik ortaklıklar yaptığı, müttefikleri olarak gördüğü ülkelerin şu anda kendini yok etme amacı güttüğüne dair bir paranoya içinde. AB'ye "ananı da al git" , ABD'ye "van minüt" tadında takılıyor. Bu tavrında ısrarcı olması halinde gerçekten de batı dünyasından bugüne kadar gördüğü desteği kaybetme ihtimali hiç de uzak değil bence. Bölgemizde batı dünyasının ilgisine bu kadar mazhar olmamızın bir çok nedeni olabilir. Tabi ki bunları bölge uzmanları, siyasetçiler, akademisyenler benden çok daha iyi yorumlayabilirler. Fakat bence bu ilginin ve saygının temelinde demokratik bir ülke olmamız yatıyor. Her ne kadar demokrasimiz bugüne kadar defalarca kesintiye uğramış olsa da bölge ülkelerinden bizi ayıran en temel fark bu. Bugün baktığımızda İran'da bile seçimleri reformistlerin kazandığı bir dönemde ülkemizdeki yönetim anlayışının giderek daha yasakçı ve otoriter bir anlayışa bürünmesinin önce bütün Türkiye'nin sonra da bütün dünyanın endişe kaynağı olması çok normal. 

Başta da dediğim gibi son bir kaç haftalık durumdan aslında başbakan ve iktidar muazzam bir başarı sağlayabilirdi. Hem ülkesinde yaşayan her vatandaşın takdirini toplardı hemde bütün dünyaya gerçekten ülkesini ve ülkesinin demokrasisini daha ileri taşıyacak bir lider olduğunu gösterebilirdi. Ama bugün geldiğimiz noktadan baktığımızda sadece giden trenin arkasından el sallayabilirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder