14 Mayıs 2013 Salı

İçki Kültürümüzdür

Hangimiz efkarlandığımız bir anda bir dostun muhabbetini yanımıza yaren edip bir parça peynirin yanına rakımızı açıp kendimize gelmedik bu güne kadar. Ya da hangimiz kestiğimiz kızla konuşabilmek için 2-3 tane birayı yuvarlayıp yalancı bir cesaretin peşine düşmedik. Hangimiz akşam üstü serinliğinde rakıyla balığın dostluğundan feyz alıp kendi dostluklarımıza değer katmadık. O masalarda, o sofralarda kaç devlet kurtardık, kaç defa dünyayı değiştirdik, kaç defa kendimizi geliştirdik.Kaç muhabbetten ders aldık, kaç tenden can aldık.
Artık bize içkinin alkolün bizim kültürümüz olmadığı söyleniyor. Bizim hayatımızda, tarihimizde yeri yokmuş. Çok övündüğümüz Osmanlı atalarımıza baktığımızda büyük bir çelişki ortaya çıkıyor. Sıradan kulların zaten içtiğini biliyoruz fakat toz kondurmadıkları padişahlarımız da güzel keyifçi abilerimizdi. En korkulan padişahlardan Yavuz bir gece içki ortamında kafayı kurtardıktan sonra üzümden ilk şarabı yaptığı iddia edilen İran Şahı'na atfen şu dizeyi söylemiştir 'Üzümün kızının bekaretini Cem yok etti'.  
                                                      
                                                     

Meyhanelerin zaten oldukça yaygın olduğu Osmanlı'da sarhoş namıyla anılan bir padişahımız bile vardı. Kanuni'nin oğlu II. Selim. Onun döneminde içki serbestliği zirve yapmıştır. Bu konuda IV. Murad dönemi incelemeye değer en ilginç dönem olabilir. Murad kendi her türlü içmesine rağmen halka içkiyi, tütünü ve kahveyi yasaklayarak nam salmıştır. Kendisinin içmesinin dışında dönemini unutulmaz kılan iki şahsiyet vardır ki efsanedir. Bunların ilki tabi ki Murad'ın rakı içtikten sonra padişah olduğunu söylediği Bekri Mustafa'dır. Üstadın cevabı ise enfestir 'İki damla içtin kendini padişah sandın'. Diğeri ise daha da enteresan olarak şeyhülislam Zekeriyazade Yahya Efendi'dir. Dönemin şeyhülislamı olarak yazdığı şiir şudur 'Bırak mescitte ikiyüzlüler devam etsin riyakarlığa/Sen meyhaneye gel ki orada ne riya var ne riyakar'.Bu konuda çok fazla örnek var fakat fazla uzatmadan son olarak V. Murad'ın geceleri sık sık şair Namık Kemal'le içki ortamları kurdukları bilinmektedir. 
Fakat tabi ki bizim kültürümüz olduğunu iddia ettiğim şey sadece padişah hikayelerinden oluşmuyor. Kültürümüzün, birikimimizin oluşmasında büyük etkisi olan sanatçılardır. Mehmet Akif Ersoy'un damadı olan ilahiyatçı Ömer Rıza Doğrul yazılarını Sirkeci'deki Konyalı Lokantası'nda bir yandan içerek yazar ve İslam'ın içkiye izin verdiğini kanıtlamaya çalışırdı. Dönemim üstadı Neyzen Tevfik'in tükettiği rakı miktarını hepimiz bir araya gelsek içemeyiz herhalde. İçmeye başlamadan önce açlığını bastırmak için rakısı tasa döküp içine ekmek doğradığı gerçek midir yoksa bir şehir efsanesi midir bilmiyorum ama yaptıysa da yakışır. Şair Yahya Kemal ise sofrada adap konusunda dikkatiyle bilinir. Bektaşilerin ' Masaya nasıl oturdunuz ise öyle kalkınız' sözünü kendine düstur edinmiştir. Rakı şişesinde balık olmak isteyen Orhan Veli'den, sölediği bir kadehin üstüne bir kadeh daha rakı söyleyen Edip Cansever'e; rakılı ağzından öpmek en güzel diyen aziz nesin'den, Vardar Ovası'nı doğru şekliyle söyleyip rakı parası kazanamadığından dem vuran Müzeyyen Senar'a kadar sonsuz örnekler vardır.

                                                                    Neyzen Tevfik
    
Edebiyat, müzik, tarih vb. kültür dediğimiz kavramın oluşmasını sağlayan herşeyin içinde ve yaratıcılarının hayatında bu kadar yer eden alkol kültürü haliyle bizim kültürümüzde de yer etmiştir. Alkolün doğrudan ya da dolaylı faktör olduğu herşeyi tarihimizden çıkarırsak ne sanatımız kalır ne kültürümüz ne de tarihimiz. Sonuç itibarı ile;

Amanın, yine mi güzeliz
Yine mi çiçek
Hamdolsun!
Altınbaş kadehe yağ gibi dolsun                                               

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder